Welcome to Our Website

101 yaşındaki Rockefeller ile 100 yaşındaki Kissenger ortaklığı: Uzun yaşamın sırrı… Gizli tıp çalışmaları

Gözde S. Kadıoğlu

Nazi Almanya’sından kaçan Yahudi bir ailenin çocuğu olan Kissinger, Richard Nixon ve 38’inci ABD Başkanı Gerald Ford dönemlerini kapsayan 1973-1977 yılları arasında dışişleri bakanı, 1969-1975 yılları arasında ise ulusal güvenlik danışmanı olarak görev yaptı.

Ünlü bir diplomat olan Henry Kissinger, Nancy Kissinger ile evliydi. 1974’te başlayan ve Henry’nin vefatına kadar devam eden uzun süreli birlikteliklerine rağmen çiftin birlikte çocukları olmadı.

Almanya’da doğup Amerikalı diplomat olan Henry Kissinger, 30 Mart 1974’te Nancy Kissinger’la evlendi. Düğünleri Arlington, Virginia’da gerçekleşti. İkisinin yolları, Nancy Harvard’da okurken Henry’nin aynı kurumda profesör olarak görev yapmasıyla kesişti.

Henry Kissinger’la ilişkilendirilen çocuklar, aslında Nancy Kissinger’ın biyolojik çocukları olmayan David ve Elizabeth Kissinger. Bu çocuklar, Henry’nin Ann Fleischer ile Şubat 1949’dan 1964’e kadar süren ilk evliliği sırasında doğdu.

Biyolojik çocukları olmamasına rağmen Nancy Maginnes Kissinger, Elizabeth ve David’in hayatlarında büyük olasılıkla annelik rolü oynadı. 1958/1959 doğumlu Elizabeth Kissinger, kamuoyunun ilgisinden uzak durma eğiliminde ve özel bir hayat sürüyor. Henry Kissinger’ın tek oğlu David Kissinger, NBC Universal Television Studio’da yönetici pozisyonunda bulunuyor ve 2005 yılında Conan O’Brien’ın yapım şirketi Conaco’yu devraldı.​

Manhattan’da Nancy Sharon Maginnes olarak doğan Nancy Kissinger, yalnızca tanınmış bir diplomatın karısı değil. Aynı zamanda New York’ta varlıklı bir ailede büyümüş bir hayırsever ve cemiyet insanı. Babası başarılı bir avukat ve eski futbol yıldızıydı, annesi ise Başkan William McKinley’in soyundan geliyordu.

Nancy kariyerine New York Valisi Nelson Rockefeller’ın yardımcısı olarak başladı. Gelecekteki kocası Henry Kissinger’la 1964’te Rockefeller görev gücünde bir araştırma pozisyonu için onu tavsiye ettiğinde tanıştı. Uzun yaşamlarıyla bilinen Rockefeller Kardeşler Fonu ve Amerikalılar için Kritik Seçimler Komisyonu da dahil olmak üzere çeşitli projelerde birlikte çalıştılar ve sonunda 1974’te Henry’nin ilk karısından boşandıktan sonra evlendiler. Rockefeller ailesine birazdan değineceğiz.

Nancy Kissinger’ın net değerinin yüz milyonlarca olduğu tahmin ediliyor. Bu zenginlik yalnızca 1985 yılında vefat eden babasından miras kalan servetten değil, aynı zamanda Connecticut’ta bir çiftlik, New York’ta bir çatı katı ve Fransa’da bir villa gibi mülklerinden de geliyor.

ROCKEFELLER AİLESİNİN SIRRI

Soner Yalçın 2019’da yayımlanan ‘Kara Kutu’ kitabında Rockefeller ailesi ve sağlık sektörünü nasıl etkilediklerini tüm detaylarıyla anlatmıştı.

Kara Kutu’dan ilgili bir bölümü aktaralım:

“Tarih: 26 Mart 1979.

Yer: İtalya Como Gölü sayfiyesi.

Rockefeller sahibi olduğu Bellagio Evi’nde yaptığı NATO güvenlik toplantısında, yüz yıldır kontrolünde olduğu “endüstriyel tıp” ile ilgili bir dizi kararlar aldı.

DSÖ’nün benimsediği…

-Sağlık ocaklarının kurulması,

-Su ve insan sağlığının iyileştirilmesiyle ilgilenilmesi,

-Ulusal ilaç ile malzeme üretimi,

-Hastane ve benzeri kurumların işbirliği içinde çalışması düşsel-romantik bir beklentiydi!

(David) Rockefeller’ın NATO’cu ekibine göre. . .

-Azgelişmiş ülkelerin öncelikleri belirlenerek -örneğin­ çocuklar hedef alınmalı, kampanyalarla bağışıklama/aşı ve ishal/oral rehidratasyon (ORT) gibi etkinliği kanıtlanmış gi­rişimler-uygulamalar yapılmalıydı. Suyun geliştirilmesi ve su kaynaklı şistozoma mansoni paraziti ya da sıtma gibi pahalı ve sonucu belirsiz programlar ertelenmeliydi.

Oysa Dünya Sağlık Örgütü Alma Ata konferansı sonuç bildirgesinde, Rockefeller’ın yüzyıl başında belirlediği “ulus­ lararası ticari korumanın bir yolu olarak bulaşıcı hastalıkları kontrol etmeyi”, “tek amaç” olarak belirlemedi. Öncelik sağ­ lık hizmetlerinin dağılımını iyileştirilmek olacaktı; mevzuba­his olan halktı, kapitalizmin ticari kan değil. . . Sağlığa bakış farklıydı. “

Yalnızca bu bölümden bile anlaşıldığı gibi DÜnya Sağlık Örgütü ve sağlık sektörü hakkında küresel kararlar alan bu Rockefeller Hanedanı, tesadüfe bakın yine uzun yıllar yaşıyor.

O isimlere bir bakacak olursak:

John D. Rockefeller 1839- 1937

John D Rockefeller Jr 1874-1960

David Rockefeller 1915-2017

Tam 101 yaşında öldü. Ölmeden önce çekilen fotoğrafı bir tür zombiye dönüştürdüğünü gösteriyordu. Orasına burasına yapılan yamalarla ayakta tutulan bir tür modern tıp mucizesi. 1915 yılında 1. Dünya Savaşı’nın başlamasından bir yıl sonra doğmuştu. 20 Mart 2017’de kalp yetmezliğinden öldü.

Peki, dünyayı endüstriyel tıbba yöneltip ilaç sektörüne endeksleyen bu aile bu uzun yaşamlarını neye borçluydu?

Bu sorunun cevabı da yine Kara Kutu kitabından geliyor:

“John O. Rockefeller, homeopatiyi “tıpta ilerici bir adım” ola­rak nitelendirip 1903’te Amerikan Homeopati Enstitüsü’nün Başkan Yardımcısı olan Mary Belle Brown’la tanıştı.

Brown, New York’ta kırk yıllık kariyere sahipti. Hastaları arasında ABD’nin en zengin işadamlarından Andrew Car­ negie, sosyalist işadamı Cornelius Vanderbilt II, ABD’nin en zengin kadını Arabella “Belle” Huntington ve oğul John O. Rockefeller Jr. vardı. İddiaya göre . . .

Homeopatik bakım altında olmasından dolayı gerek ba­ bası William Avery Rockefeller (1810-1906) ve gerek John O. Rockefeller (1839-1937) uzun yaşadı!

Kişisel doktoru Hamilton Fisk Biggar, homeopatik tıp uy­ gulayıcısı idi. Dr. Biggar sentetik-kimyasal ilaçlara karşıydı ve Rockefeller’ın yakınlarıyla “ateşli tartışmalar” yapıyordu..

Akla şu soru geliyor:

Rockefeller, kendisinin benimsediği tıp anlayışının halka ulaşmasını neden istemedi? Ayrıca sadece o değil; homeopati anlayışını yok eden bir diğer isim olan Flexner Raporu des­ tekçisi Andrew Carnegie de homeopatiyi kendine uyguladı ama topluma ulaşmasını engelledi. Bilime inandıkları için de­ ğil herhalde!

ABD’nin iki büyük zengininin neydi istekleri? Her ikisi de Malthusçu, “aşırı nüfus ve yeryüzü kaynaklarının sınırlı nite­ liği” gibi görüşlerden çıkan ırkçı “öjeni” yanlısıydı.

Öjeni taraftarları “Hekimler ve yargıçlar, bedenleri bozuk olanların icabına bakmalıdır” diyen Eflatun’un çizgisindey­di. 1930 yılı itibariyle ABD eyaletlerinin yaklaşık üçte ikisin­ de öjeni yasaları kabul edildi. 67 bin insanı kısırlaştıranların topluma nasıl bir tıp anlayışı dayattığını tahmin edersiniz ar­tık. .. O halde . . . Önleyici- tamamlayıcı tıp anlayışını savunan homeopatiyi “düşman” belleyenlerin ilk adımı neden “halk sağlığı” oldu? İhtiyaçları olan emekçilerin değil, girecekleri piyasanın sağlığı mıydı söz konusu olan?

Kavram olarak “halk sağlığı”nı kullansalar da istekleri ve gerçekleştirdikleri sağlık anlayışı devlet kontrolünde değil, özel sektör himayesinde olmasıydı!

Sağlığı, fiyat merkezli “doktor-müşteri” arasına sıkıştırılan “kapitalist tıp anlayışı” nasıl toplumcu-halkçı olabilir?

Öyle ya. . . Amerikan çokuluslu şirketlerinin sayısı 1901 yı­lında 47 iken, 1951’de bin 891 ve 1967 yılında üç bin 646’ya yükseldi. Bu şirketlerin yüzde 60’ının bir şekilde Rockefeller ile ilgisi vardı. . . “

BİR BAŞKA ÖRNEK: BRZEZINSKI

ABD’de Jimmy Carter döneminin ünlü diplomatlarından Zbigniew Brzezinski ise 89 yaşında öldü.

1977-1981 yılları arasında ABD Başkanı Jimmy Carter’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak görev yapmıştı. John F. Kennedy ve Lyndon Johnson dönemlerinde de görev yapan Polonya asıllı Brzezinski, Mısır ile İsrail’in “barıştığı” Camp David Anlaşması; Çin Halk Cumhuriyeti ile diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkilerin başlatılması ve Sovyetler Birliği’ne karşı Afgan “mücahitlerin” örgütlenmesinde başroldeydi.

Afganistan-Pakistan sınırında mücahitlere yaptığı bir konuşmada şöyle demişti: “Allah’a olan derin inancınızı biliyoruz ve mücadelenizde başarılı olacağınıza eminiz. Şurada gördüğünüz topraklar sizindir. Bir gün oraya geri döneceksiniz, çünkü kavganızda muzaffer olacaksınız. Evlerinizi, camilerinizi geri alacaksınız. Çünkü haklı bir mücadele veriyorsunuz ve Allah sizin yanınızda.”

Brzezinski, yaşamının son yıllarında ABD’nin başat bir emperyalist bir güç olmadığını savunarak, ülkesinin Ortadoğu’daki kaostan yararlanıp kendisi için esas rakip olan Çin Halk Cumhuriyeti’ni hedef alarak yeni bir küresel uyum inşa etmesi gerektiğini yazıyordu.

Brzezinski, kapitalist enternasyonalin önde gelen ideologlarından biriydi. David Rockefeller ise bu şebekenin finansörü.

FOREIGN POLICY’NIN KURUCUSU HUNTINGTON

Samuel Huntington 1929 yılında doğdu, 2008’de öldü. Profesör. Yani kapitalist enternasyonalin ideologlarından biri. Uluslararası İlişkiler Direktörü, Harvard’da yönetici, 1986-1987 yıllarında Amerikan Politik Bilimler Birliği başkanı, 1977-78 yıllarında Beyaz Saray’da Ulusal Güvenlik Konseyi ve Güvenlik Planlama bölümü koordinatörü. Foreign Policy dergisinin kurucusu. ABD dış politikasına yön verdiğine inanılan pek çok kitabın yazarı. İlgi alanları, ulusal güvenlik, strateji ve sivil-asker ilişkileri, az gelişmiş ülkelerdeki demokratikleşme ve politik – ekonomik gelişim, dünya politikasındaki kültürel faktörler ve Amerikan ulusal kimliği olarak tanımlanıyor.

“Medeniyetler çatışması” da onun öngörüsü. Bu çatışmanın ABD’ye yapılan 11 Eylül El Kaide saldırısı ile başlamış olması da ayrıca kayda değer. Medeniyetler çatışması sonucunda dünya düzeni yeniden kurulacaktı, öyle diyordu. Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton bile yazdıklarından rahatsız olmuş, tehlikeli sularda dolaştığı için onu eleştirmişti.

Huntington, Irak’ın düzlenmesi için yapılan ve bölgeyi kan gölüne çeviren saldırının fikir babası…

ZOMBİLİK MÜESSESESİ

Tüm bu isimlere baktığımızda hepsinin çevresinde birer kan gölü oluşturduğunu görüyoruz. Ve yine bu isimlerin ortak noktaları hem birbirleriyle bağlantılı hem de uzun yıllar yaşamaları.

Akıllara ister istemez ‘zombi’ benzetmesi geliyor…

(Kaynaklar: Soner Yalçın – Kara Kutu (2019), Orhan Gökdemir, Boyun Eğme Dergisi (77. sayı), The Thaiger)

Gözde S. Kadıoğlu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir